Bir yetişkinin çocuğa duyduğu minnettarlığın belki milyon tane sebebi vardır. Her biri, üzerine uzun uzun yazılmayı konuşulmayı hak eder. Elbet sıra onlara da gelir. Ama ben size “yine” çocuk olabilmekten ve perdeyi açan müzikten bahsedeceğim. Hatta bunu okurken mümkünse Serhat Erdem - Bulutların Üstünde’yi dinlemenizi rica edeceğim.
Bu seferki oyunumuzun başlatıcısı bahsettiğim parça oldu. Üç buçuk yaşımdaki miniğimle ve kendimle ilişkimde müziğin etkisini asla yok sayamam. Öbür türlü hangi kuvvet ellerim bulaşık yıkarken bedenimi alıp arkasına rengarenk balonlar bağlanmış bir
bisikletle gök yüzüne yükseltebilir ki. Lavabo neree bulutlar nereee… En köpüklüsünden bulaşık deterjanı bile çıkaramaz sizi o kadar yükseğe… Yani unutmadım hala mutfaktayım, miniğim Masal’ım da “Aaanneee…” ile başlayan bazen güldüren bazen yıldıran ama bir sürü, hep meraklı cümleler ile yanı başımda… Fark ediyor tabii değişimi kuzucuk : )… Bir şey gelecek anlıyor hemen… Zaten annelerindeki en ufak değişimi fark ederler...
Ve sahne değişir … Bundan sonra sahne sürekli değişir… Haliyle anlatıcının da dili değişir.
Dönersiniz, hayalinizi ona müzikle anlatmaya başlarsınız (ee bulutun üstünde kalmaya devam etmek istediğinizden müziği çoktan tekrara almışsınızdır…) Sonra bütün heyecanınızla , “Biz de uçalıııımmm mııı?” dersiniz… Heyecanı asla kaçırmazlar.
Siz kendi dünyanıza davet ettiğinizi zannederken o rengarenk dünyasının içine çoktan çekmiştir sizi, bir bakarsınız emir komuta zincirindeki kısa bir koşturma sonrasına yorgandan, sallanan attan, yastıktan, balondan yapılmış uçan atınızın kanatlarına oturmuş bulursunuz kendinizi…
Müzik hızlandığında bulutlara doğru yükselirsiniz… Müzik yavaşladığında alçalmaya başlarsınız. Daha büyük bir değişiklik olduğunda ise kanadına başka birini daha alırsınız. Söylememe gerek yok ama atınız kemerli, kemerlerinizi takmadınız mı uçmuyor ve tabii ki sihirli… Sihirsiz gününüz geçmiyor… Hem sihir olmasa karanlıktan çıkıp gelen kocaaaman bir canavar nasıl rengarenk kelebeklere dönüşüp etrafınızda uçarak sizi gıdıklayabilir ki…
Özgürce kurduğunuz hayalleri, daha da genişletip renklendiren, o hayallere inanan sizi de inandıran, güldüren, bu kadar eğlenirken, düşündüren, dönüştüren muazzam varlıklar… Çocuklar… İyi ki varlar… ille de o çocuğun ebeveyni olmanıza gerek yok bu arada… Demem odur ki bir çocuk gördüğünüzde ona yapışın… Onun hayatına dokunurken öğreneceğiniz çooook şey var.
İyi ki varlar…
